Songül her zaman ki gibi mutfağında oturmuş çayını yudumluyordu. Oğlu Mustafa hışımla eve gelince telaşla yerinden kalktı.
Oğlunun bir dediğini ikiletmiyor, onun için her türlü fedakarlığı yapıyordu.
Mustafa okuldan gelmiş “Anneeee! Bugün yemekte ne var?” diye sordu. Aldığı cevabı beğenmeyince annesine “Offf ya yine mi ıspanak yemeği! Hayatta yemem bana başka bir şeyler yap!” dedi sert bir ses tonuyla.
Songül “Bu yemek yenilecek!” diye bağırdı bağırmasına ama yine kıyamayıp oğlunun sevdiği menemeni yaptı. Bu durum yeni değildi. Mustafa’nın her isteğini yerine getirmek için elinden geleni yapıyordu.
Mustafa’nın kıyafetleri, ayakkabıları hep markaydı. Marka olmayan şeyleri asla giymiyordu. Songül onu böyle alıştırmıştı. Ona her imkanı sağlamış, isteklerini yerine getirmişti. Artık işin içinden çıkamaz hale gelmişti.
Mustafa okulu bırakmak istiyor, çalışmaya da yanaşmıyordu. Annesine çok mutsuz olduğunu ve içinden hiçbir şey yapmak gelmediğini söylüyordu. Evde her şey çok karışmıştı.
Songül yıllar önce arkadaşının çocuğunda da benzer duruma şahit olmuştu. Arkadaşına çocuğuyla ilgili öğütler vermiş, ne yapması gerektiğini söylemişti. Şimdi aynı şeyler kendisinin başına gelmişti. Songül çocuğuna “Okulunu bitir, mesleğini eline al” diye konuşsa da sanki duvara konuşuyor gibiydi.
Aslında bunları yaşayacağına dair ona çok işaret gelmişti. İnsanın kendi evladı söz konusu olunca kabullenmesi kolay olmuyordu. İşaretleri görmesine rağmen üstünü örtebiliyor, konfor alanının dışına çıkmak işine gelmiyordu çoğu zaman.
Songül artık bir şeylerin yanlış gittiğinin farkına varmıştı. Her istediği olan Mustafa’nın daha çok çıkmaza girdiğini görüyordu. İmkanlar oğlunu mutlu etmiyor aksine hayata karşı isteksizliğini arttırıyordu. Bu yaşanılanlara çok üzülüyor, ne yapacağını bilmiyordu.
Bir insana imkan verdikçe neden mutsuz olurdu ki?
Gittiği veli toplantısında bütün anneler aynı durumdan şikayetçiydi. Öğretmenler “Çocuklarınız okula yorgun geliyor. Çoğu elinden telefonu bırakmak istemiyor. Geç saatlere kadar film izleyip, oyun oynuyorlar. Böyle olunca sabah uyanmakta zorlanıyorlar. Yarı uykulu vaziyette dersi dinlemeye çalışıyorlar.” diye onları uyarmışlardı.
“Gençlik değişiyor, teknoloji bağımlılığı hayatlarını derinden etkiliyor. Amaçsız bir şekilde akıntıya kapılıp giden bir gençlik… Bu duruma artık bir çözüm bulunmalı, bir farkındalık gerekli.” demişti bir öğretmen.
Peki ne yapmalı?
Gençler her istediği olduğunda, tükettiklerinde mutlu değiller. Hayatlarındaki tüketimler kısıtlanıp üretime yöneldiklerinde ancak fayda görüp fayda verirler…
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. Aynadaki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
4 Yorumlar
Çözüm zıttında gizlidir; nasıl merhamet adı altında merhametsizce mutsuzlaştırdıysak şimdi gerçekten merhamet etme ve açlık verme zamanı ..
YanıtlaSilDoğru tepki verenlerden olmak ümidiyle, kaleminize sağlık
YanıtlaSilO kadar güncel bir sorunumuz ki... Emeklerinize sağlık
YanıtlaSilİmkanlar ve cocuklar. Konfor isteyen çok, rahatlık pesinde koşan cok..
YanıtlaSil