Yemyeşil, kopkoyu yeşil çayırların mavi gök yüzüne dokunmaya çalıştığı bir tablo gibiydi bahçeleri. Gözünün alabildiğince uzanan serin renklerin iç içe yüzmesi gibiydi. Yeşilin ve mavinin durağanlığı değildi etkileyici olan. O mavideki açıklı koyulu dalgalar, ara ara serpilmiş beyaz kirpikler gibi bulutlar ve güneşin kızıl tonlarını aşıladığı anlar vardı. Elbette yeşilde öyleydi. Yer yer kırmızı başlıklarını çıkarmış gelincikler, gelinlikleri ile süslemiş papatyalar, maviş bebeksi bakışlı unutma beni çiçekleri ve elbette kokusu ile mest eden güller vardı. Hayır, ayakları yere basmasa ikisi de bir fotoğrafa baktıklarını zannedebilirdi.
Anneleri
isimlerini bahçeden seçmişti. Doğduğu gün bile sakindi Gül. Birkaç yıl sonra
ise tebessümle doğan Papatya kucaklarındaydı. Birbirinden farklı ama aynı
bahçenin kıymetlisiydiler.
Gül
ve Papatya, birbirine zıt iki kardeşti. Gül, hayata daha mesafeli, kendi
değerini bilen ve kolay ulaşılamaz olanı arayan biriydi. Papatya ise hep
herkese gönül kapısını açan, her şeyi elindekilerle yetinerek yaşayan bir genç
kızdı.
Bir
gün, kasabaya yeni bir pazar kuruldu. Bu pazarda satılan şeyler farklıydı;
buralarda ne meyve ne sebze ne de kumaş satılıyordu. Burada umut, değer ve
bedel satılıyordu.
Papatya,
elindekileri ortaya koyarak hemen umut almak istedi. Ancak satıcı ona
gülümseyerek şu cevabı verdi:
"Sen
zaten umudun kendisisin. Ama umudu olan birine bedelini ödeterek yardım etmeyi
denedin mi?"
Papatya
duraksadı, düşündü. "Bedel mi? Ama ben zaten her şeyi karşılıksız
veriyorum."
Satıcı
başını salladı. "Karşılıksız vermek değerlidir ama bazen bir şeyi sadece
ulaşılabilir kılmak yeterli değildir. Onun bedelini ödeyebilecekleri bir hale
getirmelisin."
O
esnada Gül, uzaktan izliyordu. O, her şeyin bir bedeli olduğuna inanıyordu.
Ancak ulaşılamaz olmanın değerini arttırdığını da sanıyordu.
"Ya
ben?" diye sordu satıcıya. "Ben zaten değerimi biliyorum, insanlar
bana ulaşmak için yeterince bedel ödemeli."
Satıcı
hafifçe gülümseyerek cevap verdi:
"Ama
ya kimse bedelini ödeyemeyecek kadar umutsuzsa? Değerin ancak birisi onu fark
ettiğinde bir anlam taşır. Sen sadece ulaşılamaz bir şey olarak kalırsan,
insanlar çabalamaktan vazgeçer. Onların umudunu beslemelisin."
Gül
ve Papatya o gün anladılar ki, değerli olmak sadece kendini ulaşılmaz kılmak ya
da herkese her şeyi vermek değildi.
Gerçek
değer, insanlara umut verecek kadar yakın, ama onlara bedel ödemeleri
gerektiğini hatırlatacak kadar uzak olmaktı.
Ve
o gün Gül, biraz daha yaklaştı, Papatya ise biraz daha dengeli olmayı öğrendi.
Ulaşılamaz olanı, ulaşılabilir kılmak ama değerini koruyarak...
Kıymetli
olana kıymet katarak...
Çünkü
yer yüzünde her şey ama canı cansız her şey sadece yer ve gök asarında dursa
bile, burada olduğu için kıymetlidir.
Bazen
bedel ödeyerek kıymetine kıymet katar insan...
Bazen
de bedel ödeterek...
&
8 Yorumlar
aynı bahçenin farklısı aynı bahçenin kıymetlisi olmak...Ulaşılamaz olanı, ulaşılabilir kılmak ama değerini koruyarak... ne kadar da düşünülesi bir cümle.
YanıtlaSilÇok incelikleri olan bir yazı. Ellerinize sağlık, kalbinize sağlık papatya ve Gül üzerinden verilen mesaj ve kıymetlendirme ana teması üzerindeki alt mesajlar o kadar kıymetli ki bugün insanlar umudunu yitirdiği için aslında birçok konuda harekete geçmeyi engelleyebiliyor Oysa hiçbir şey ulaşılmaz değil...İnsan yeter ki istesin. Bu sebeple insanın neyi istediği de çok önemli ama kıymetlendirmeyi istediği yere bedel ödemesi her şeyden daha kıymetli...
YanıtlaSilEllerinize sağlık çok güzel bir yazı 🌺🌺🌺
YanıtlaSilGerçek değer, insanlara umut verecek kadar yakın, ama onlara bedel ödemeleri gerektiğini hatırlatacak kadar uzak olmaktı.
YanıtlaSilİnsan ihtiyaca uyumlu etki ve tepki oluşturmaya başladığında hayatında bir kıvam ve ahenk oluşur. Mesele doğru yerde doğru mesajı okumak ve doğru cevabı vermektir. Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilİki uç hiç vermemek ve hiç alamamak... Oysa insan değil miydi bedel ödediğine kıymet veren... İnsan neye emek verdiyse ona karşı daha çok kaybetme korkusu yaşamaz mıydı? Ve her konuda olduğu gibi burada da denge önemli...
YanıtlaSilDenge; hayatın her alanında karşımıza çıkıyor…
YanıtlaSilDemek ki mesafenin de bir kıvamı olmalıymış
YanıtlaSil