Ad Code

Responsive Advertisement

ÇÖZÜMDEKİ DENGE

 





Düşündü.... düşündü.... ve bir çözüm yolu bulamadı.

Keşke bir çizgi film karakteri olsaydım dedi içinden, hayat ne kadar da kolay olurdu. Çocukların her hafta keyifle izlediği gündelik hayatın, basit öğrenmelerin olduğu bir dünya!

 

Oysa şimdi bir karar vermesi gerekiyordu, ya zorba patronunun dediğini yapacak ya da çok sevdiği yıllarını verdiği işinden olacaktı. 6 yıldır bu mimarlık şirketindeydi, 1 yıldır da proje liderliği yapıyordu, evet çok çalışıyorlardı, fazla mesaide vardı, ama Akın işini sevince bunları bir şekilde göz ardı ediyordu. Artık Akın,29 yaşına gelmiş, ayakları yere basan, Türkiye’de restorasyon yapan sayılı mimarlık şirketlerinden birindeydi. Bu şirkette çalışıyor olmaktan, yaptıkları restorasyonlardan, binaların tarihsel özelliklerini koruyarak restorasyon yapmayı öğrenmekten ve onarılan eserlerde isminin yer almasından da keyif alıyordu.

 

Her şey o gün patronu Tanju Bey’in onu odasına çağırmasıyla başladı. Tanju Bey’le arası başlarda çok iyiydi. 6 yıl önce, aralarında yönetici-çalışan  ilişkisi yoktu. Ekip arkadaşıydılar. Sonra Tanju terfi almış ve yönetici kadrosuna geçmişti. Başlarda bu Akın için pek bir şey ifade etmemişti ama aralarındaki ilişki beklediği gibi gitmedi. Tabi ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı ama Tanju, Akın’a ve tüm ekibin üzerinde yetkinlik sağlayabilmek adına fazla baskı kuruyordu.

 

Akın tüm bunlar devam ederken bir yandan ekip arkadaşlarıyla da bazı sorunlar yaşıyordu. Sanki birçok şey, aynı anda onu buluyor gibiydi. Yaşanılanlar ona bir şeyler demek istiyordu ama ne olduğunu bir türlü bulamıyordu. Bir yerde farketti ki aslında yaşadığı sorun, ekip arkadaşlarından Cemre’nin sorumluluklarını fazla üstlenmiş olduğundan kaynaklanıyordu.

Cemre ne yapacaksa o işte, kendini dahil olmuş buluyordu. Cemre akıllı bir kızdı, birçok işi aynı anda yapamıyordu ama tek başına çalışabilirdi. Fakat Akın fazla titizdi ve bu huyu da onun kendini 2 kişinin işini yaparken bulmasına sebep oluyordu. Cemre başlarda Akın’ın bu iş yapış şekline hayrandı, fakat sonrasında işleri Akın’a yüklemek kolay gelmeye başladı. Bir bahane bulup bir şekilde işten kendini sıyırabiliyordu.

 

Akın kendine, “Cemre ile neyi yanlış yaptım da bu oldu? diye kendine sorarken, Cemre’ye karşı, olması gerektiğinden daha fazla bedel ödediğini fark etmemişti. Aynı zamanda Cemre’nin sorumluluklarında, yardımcı oyuncu olması gerekirken onun başrolünü oynamaya başlamış ve zaman içerisinde de onu rahatlık tuzağına düşürüp, onun marifetsizleşmesine sebep olmaya başlamıştı. Bir süre sonra da Cemre’nin nankörce davranışları ile karşılaşmaya başlamıştı.

 

Tanju Bey ile yaşanan bu olaylarda da ne tepki vermem gerekiyordu da veremedim? Neden şimdi her şey kopma noktasına geldi? Hala geri dönmek için vakit var mıydı yoksa artık yeni bir başlangıç zamanı mıydı? Tüm bunları düşünürken aklına şu düşünce geldi... Ya burada verdiğim yanlış kararlar, bir sonraki yaşayacaklarımı etkilerse? Ya doğru tepkiyi veremezsem? Gerçekten gitmek mi doğru karar, yoksa kalıp biraz daha zorlamak mı? Diye düşündü.

Aslında bu hayatta her şeyin çözümü bizimle alakalıydı. Kaçarak hiç  bir yere varılamayacağını da biliyordu. Direnç noktasını kırmalıydı ..

Hayatın içerisinde her zaman karşımıza farklı kişiliklerde insanlar çıkabilir. Bunlar bizi geliştiren tam da zıddımızda olumlu davranışları kazanmamızı sağlayarak ve bize eksik yanlarımızı göstermek için gelirler. Sorsak onlara göre biz de farklı tipte zor kişiler olabiliriz. İşte bu noktada karşımızdaki insanları hemen yargılamak yerine Akın’ın yaptığı gibi önce “peki bu durumda ben ne yapabilirim?” diyebilmek insanı geliştiren sorudur ... 

Karşılaştığımız problemlerimizin kaynağının, hayatımızdaki farklı kişilerin yaşantımızdaki etkilerini, hayatın koşturması içerisinde fark etmeyiz. Fark etmediğimiz gibi bir süre sonra bu kişiler, yaşadığımız bu olaylar bizlerde alışkanlık haline gelmeye başlar. Sanki yaşamımızın kaynağı o acılardır. O kişilerin olumsuzluklarına veya bizde bıraktığı acılara ya sürekli şikâyet ederiz ya da bunlara dayanmakla gücümüzü ispatlamaya çalışırız.

Burada zorlandığımız nokta, kendimizi ve çevremizi nasıl algıladığımız. İnsan hep karşı tarafı suçladığında, sorunların kaynağının karşısındaki kişiler olduğunu düşündüğünde yani kendisinin durumunu fark ederek kabullenmediğinde yaşamında değişiklik olamaz. Hep aynı yoldan gidip farklı sokağa çıkmayı istemek gibidir.

Karşımızdakilerin bize karşı olan tutumları, bizim onlara izin verdiğimiz kadarıyla sınırlı. Hayatımıza zor kişiler girer çıkar ve başka bir vücutta yine karşımıza çıkarlar... Peki neden hep böyle tipler bizi bulur? Neden işyerinde sinir olduğum birinin, bir benzeri de eşimin ailesinde olabilir? Bu insanların bizim karşımıza çıkıyor olmasının sebebi nedir ve nasıl davranmam gerekir?

İnsan olaylar karşısına doğru tepkiyi vermedikçe aynı olaylar aynı kişiler benzer şekilde tekrar karşısına çıkar. Reddetmek değil önce kabul etmek gerekir. Şikâyet etmek değil nedenini bulmak gerekir. İnsanın şifası zıddında der Deneyimsel Tasarım Öğretisi. Bize göre zor olan insanlara doğru tepkiyi verdiğimizde hayatın hiç de zor olmadığını anlarız.

Optimum dengede olan insan kendini geliştirmiş ve artık dününden daha mutlu, daha başarılı ve insanlarla  daha kaliteli iletişim kuran bir insana dönüşür...


Yorum Gönder

0 Yorumlar