‘’Aldatılmış, kırık kalbim’’ diye düşünürken eli göğsünde, gözünde birkaç damla yaşla, derin bir iç çekti. ‘İnsan kendisine söylenmesine rağmen aynı hatayı tekrar yapar mı?’
Kuş cıvıltıları eşliğinde güne gözlerini açtı. Perdenin aralığından güneş odaya giriyordu. Dışarıda her şey yolundaydı. Peki neden kendisi değildi? Kemikleri sızlıyordu. Yorganı kafasına kadar çekip sadece uyumak istiyordu. Nasıl bu duruma gelmişti? Neyi yanlış yapmıştı? Ah, evet… O çocuk… En başta her şey çok güzeldi. İlk görüşte aşktı onlarınkisi. Kim ne derse desin, delilerce sevmişlerdi birbirlerini. En azından o öyle zannetmişti…
Her Pazartesi ona çiçek gönderirdi. “Haftan aşk dolu geçsin, çiçeklerin en güzeli” ve ya “Benim en sevdiğim çiçeğim sensin aşkımın bir tanesi” yazan kartlar olurdu üzerlerinde. Bazen kendisini pek de iyi hissetmediği zamanlar çikolata gönderirdi yanında. Çok mutlulardı, her gören aşklarına imrenirdi. Sonra ne oldu anlamadı…
Aşkı gözünü kör mü etmişti? Nasıl göremedi bu sonu?
Ansızın yakalayan bir karabasan gibi elleri ayakları taş kesilmişti adeta. Ona kalsa çok mutlulardı. Onu her sabah arıyor, “Günaydın hayatımın anlamı” diye mesajlar gönderiyor, öğle molasında tekrar arıyor, açmazsa “Afiyet olsun canım benim” diye mesajlar gönderiyordu. Ona olan sevgisini her haliyle göstermeye çalışıyordu. Çünkü biliyordu, o da ona aşıktı.
Sonra yavaş yavaş çiçekler, çikolatalar, işyerine gelip sürpriz yapmalar azalmaya başladı. Sonra uzun aşk dolu mesajlar da yerini kısa “OK” lara bıraktı.
Arkadaşları uyarmıştı sürekli çok ilgi gösteriyorsun demişlerdi. Ama azalan ilgiyi ancak karşısındakine daha fazla ilgi gösterirse toparlayabileceğini düşünmüştü. Bu sefer “O gelemiyor çok yoğun, ben gideyim işyerine sürpriz yapayım” demişti. Gitmişti de… Ama onun ilgisine ihtiyacı olmadığını görmeye gitmişti adeta. Kollarında işyerinde tanıştığı başka bir kızla görmüştü onu…
Gözyaşlarına boğuldu. Yataktan çıkmak istemiyordu. Telefonuna baktı. “Hayatımın Aşkı” on iki cevapsız arama, yirmi dört tane mesaj diyordu. Mayısta nişanlanacaklardı, hafta sonu beyaz eşya bakmaya gideceklerdi. Normalde bir yarım çaldırmasında kalbi pırpır atarken bu sahne karşısında kalbi acıyordu.
Nerede hata yapmıştı? İstediği her şeyi vermişti ona. Nasıl bunu ona yapardı?
Neyi eksik yapmıştı, neyi fazla yapmıştı? Var mıydı bu acının bir merhemi?
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, hayatın içindeki deneyimlerden faydalanılarak tasarlanmış bir bilgi teknolojisidir. Deneyimsel kısmını geçmişten, tasarım kısmını ise şimdiki ve gelecek zamandan alarak geçmişin deneyimleri ile şu ana ve geleceğe köprüler kurar. Yeryüzündeki tüm canlı ve cansız varlıkların hayatlarındaki ortak deneyimleri harmanlayarak insanların hem bugününü hem de yarın gideceği yolun haritasını, deneyimselleştirilmiş öngörülerle çizmesine olanak sağlar.
16 Yorumlar
Çoğu insanın kendini bulacağı bir makale. Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilDeliler gibi sevmek, doğal rutininde sevmek şimdilerde ne kadar da demode kaldı. Her şeyi ne kadar hızlı tüketiyoruz... Elinize sağlık...
YanıtlaSil“Sonra yavaş yavaş çiçekler, çikolatalar, işyerine gelip sürpriz yapmalar azalmaya başladı. Sonra uzun aşk dolu mesajlar da yerini kısa “OK” lara bıraktı.” - ne kadar hayatın içinden. Burnumuzun dibinde ama gerçeğe kör olduğumuz için çok uzağımızda .. yazı çok güzel teşekkürler
YanıtlaSilÇok güzel bir gözlem çok teşekkürler
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilHerşey başta çok güzel.
YanıtlaSilÇok teşekkürler
YanıtlaSilÇok etkilendim emeginize saglık
YanıtlaSilfazla yaptıklarımızın bize zarar verdiğini anlatan güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık :)
YanıtlaSilHayattaki bedelleri doğru yerlere yerleştirmek önemli
YanıtlaSilÇok güzel bir anlatım olmuş
YanıtlaSilKonu basit ve anlaşılır bir şekilde kaleme alınmış. Çizim konunun anlaşılmasına çok büyük katkı saglamış. Sevgi yaşamın vaz geçilmezi verirkende alırkende tahtaravalli örneginde oldugu gibi DENGELİ kullanılmalıdır. Teşekkürler
YanıtlaSilKırılan kalplerin hikayesi kısa olur. Ne oldu derler Hiç dersin biter
YanıtlaSilGereğinden fazla bedel insanı nankörlestirir malesef, ilişkileri dengede tutmak abartıya kaçmadan sade gerçekçi olmak lazım
YanıtlaSilÖlçüsüz sevmenin bizi yoracagini çok sonra anlıyoruz
YanıtlaSiltüm soruların yanıtları var elbette ancak hakedenler duyabiliyor cevabı. hak edebilmek için de merak etmek, aramak, emek harcamak gerekiyor.
YanıtlaSil