Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Hepimiz onu dinliyorduk. Yüksek tonla bizi cesaretlendiriyor ve bize yapacağımız şeyleri haykırıyordu. Gözlerimiz sonuna kadar açık, yumruklarımız sıkılı, kalbimiz göğüs kafesimizin içine dar gelerek dinliyorduk. ‘’Yapacağız, yılmayacağız, yorulmayacağız, dinlenmeyeceğiz’’ diyordu. Hepimiz yüreğimizi ortaya koyuyorduk. ‘’Düşünmeyeceğiz, sadece yolumuza bakacağız’’ diyordu. Herkes ‘’evet’’ diyordu. Ben hariç.
Ben hariç ama o anlamda değil. İtirazım yoktu. Ben de cesaretlendim. Ben de yılmayacaktım. Ben de yola devam edecektim. Fakat o ‘’Karıncalar düşünmez, söyleneni yapar.’’ diyordu.
Ama ben düşünüyordum.
Koloniye baktım. Kraliçemiz bütün güzelliği ve görkemiyle bizi seyrediyordu. Herkesin başı yukarıdaydı. Ama benimki bir aşağı bir yukarı hareket ediyordu. Zaten daha birkaç gün önce larvadan çıkmıştım. Doğar doğmaz eğitime başladık. Eğitimimi tamamlayıp koloniye gelmiştim. Hazırdım ve yukarı çıkıp topluluğum için mücadele edecektim.
Ama düşünüyordum işte. Elimde değildi.
Bir an kraliçe ile göz göze geldiğimizi sandım. Hemen başımı sağa çevirdim. Sonra tekrar baktım. O da ne sanki hala bana bakıyordu. Ben yine başımı sağa çevirdim. Ona hiç bakmamışım gibi davrandım. Birkaç saniye sonra yavaş yavaş tekrar bakmaya çalıştım. Kesin göz göze geldik. Çünkü bana gülümsedi. Kraliçeyi hiç gülümserken görmemiştim.
Sonra yanında duran kanatlı askerine beni işaret etti. Aramızda binlerce karınca varken nasıl fark edilmiştim acaba? Herkes bir yöne hareket ederken, birinin başka bir yönde hareket etmesi bu kadar mı dikkat çekiyordu? Düşünmeye başladım. Aslında yanımdaki arkadaşlarım benim yaptıklarımın farkında olduğunu sanmıyordum.
Kim ne derse desin, ben düşünen bir karıncaydım. Ve diğer tüm canlıların da düşünebildiğinin canlı kanıtıydım.
Kraliçenin askeri önce benim yüzümü ezberlemeye çalıştı. Sonra bir anda havalandı. Sadece bana bakmakla kalmadı, uçarak yanıma geldi. Yanında minicik kaldım. Zaten küçüktüm. Bir de upuzun boyu ve ışıldayan dev kanatlarıyla buradaydı. Bana sert bir bakış attı ve eğilip bir şeyler fısıldadı. Kraliçe akşam yemeğinden sonra beni toplantı odasında bekliyordu. Mesajı iletip tekrar yükseldi ve kraliçesinin yanına döndü.
Dona kaldım. Bu neydi şimdi? Cezalandırılacak mıydım?
Bütün günü sersem gibi geçirdim. Akşam pek bir şey de yiyemedim. Etraf sakinleşince ben toplantı odasını bulmaya çalıştım. Benim gibi küçük bir karınca için çok büyük bir şehrimiz vardı. Nihayetinde buldum. Kapıda yine bakımlı görünen iki asker karınca vardı. Beni içeri yüzüme hiç bakmadan aldılar. Muhtemelen Kraliçenin karıncası onlara emir vermişti. Larvadan yeni çıkmış ufacık bir karınca gelince içeri alın demişti. Yani ben böyle yapardım diye düşündüm. İçeri girince bacaklarımdaki tüylerim diken diken oldu.
İşte şimdi endişelenip heyecanlanmıştım. Karşımdaydı, topluluğumuzun kraliçesi, annemiz. Benim annem. Bana gülümseyerek bakıyordu. Gözlerini yavaşça kapattı. Bir saniye sonra tekrar açıp beni selamladı.
‘’Soruların var biliyorum’’ dedi. Zihnimi okuyordu. Ben yavaş adımlarla ona doğru yürüdüm. Gösterdiği yerde oturdum ve onu seyrettim. Sakin konuşuyor ve telaşsız nefes alıyordu. Yaşam benim için ne kadar koşturma doluysa onun için o kadar dingin görünüyordu.
‘’Endişelenme’’ dedi. ‘’Herkesten farklı değilsin çünkü aslında herkes zaten birbirinden farklı. Koloniye baktığında bir düzen görürsün. Ama bu düzenin içinde her birimizin farklı milyarlarca özelliğinin birleşmesi olduğunu zamanla fark edeceksin. Farklılıklarımızı yönetebilmeyi öğreniyoruz ve birbirimize öğretiyoruz. Böylece bu topluluğun düzenini korumaya çalışıyoruz. Yani sağ tarafındaki binlerce karınca ve sol tarafındaki binlerce karıncanın her biri diğerine benzer ama ayrı. Biz benzerliklerimizle gelişir, farklılıklarımızla zenginleşiriz. O yüzden kendini yalnız hissetmeyi bırakabilirsin, çünkü her birimiz kendimizce bir taneyiz ama bir arada büyük bir aileyiz.’’
‘’Ve’’ dedi ‘’tüm karıncalar düşünür. Dünyadaki her canlı düşünür. Hani Süleyman’ı görüp arkadaşlarına ezilmesinler diye seslenen karınca vardı ya. Yolda ezilmesin diye kirpiyi iten karga... Hepimiz hayatın gerçeklerine bağlı yaşarız, bu sebeple her zaman doğru ve güzel olanı yani toplamda her varlık için iyi olanı seçeriz. Mesele düşünmek değil, iyi olanı yapabilmektir. Düşündüğün değil, davranışa döktüğün şey hayatını etkiler.’’
‘’Şimdi git’’ dedi.
‘’Şafakla birlikte ilk kez yeryüzünde dolaşacaksın.
Seyret, tat, gücünü test et ve derin nefes al.
Seni yeniden çağıracağım…’’
Yanından başım yerde ayrıldım, bilmediklerimi öğrenmek için heyecanlıydım.
&
3 Yorumlar
''Düşündüğün değil, davranışa döktüğün şey hayatını etkiler.'' Ne kadar büyük bir oyalanmadan kurtarıyor insanı. Emeklerinize sağlık, teşekkürler...
YanıtlaSilKaleminize sağlık💐
YanıtlaSilBir karıncadan ne kadar çok şey öğrenebiliyormuş insan.
“Hepimiz hayatın gerçeklerine bağlı yaşarız, bu sebeple her zaman doğru ve güzel olanı yani toplamda her varlık için iyi olanı seçeriz. Mesele düşünmek değil, iyi olanı yapabilmektir. Düşündüğün değil, davranışa döktüğün şey hayatını etkiler.’’
Tüm doğa ne kadar uyumlu insanoğluyla, ne kadar faydalı, ne kadar benzer ve ne kadar farklı kendi içinde…
Teşekkürler
Larvadan yeni çıkmış ufacık karınca ve kraliçe karınca …🥰
Farklılıklar zenginliktir.Kaleminize sağlık surukleyici bir yazı..
YanıtlaSil