Bunun cevabını bilmiyordu ama çok istiyordu Leyla…
Annesinin telefonda her konuşmasında yaşın geçiyor ile başlayan cümlelerini
ezberlemişti. Telkin gibi günlük dozunu her gün alıyordu. Sıkılmıştı ve kendini
başarısız hissediyordu.. Vardı da o mu kaçırıyordu. Yoktu işte….
Bir akşam iş çıkışı hasta ziyaretine gidecekti.
Yolda yine annesiyle konuşuyordu.
“Kızım ben senin iyiliğin için diyorum, doğum kadını
yeniler. Sen de tat anneliği armudun çöpü üzümün sapı deme.”
“Of tamam anne ya…”
İnsan içine ne söylerse dışarıdan onu duyarmış.
Leyla anne olmayı çok istiyordu. Evlenmek… Çocuk
sahibi olmak…
Söylenenlerin doğru olduğunu düşünüyordu zaten ama
ne yapsındı?
Eli boş gidilmez diye bir şeyler alıp yola devam
ediyordu ki, bir anda karşısına çıkan arabaya çarpmıştı. Frene basabilmişti ama
çok ses gelmişti “Kesin büyük bir şey oldu” dedi ve hemen arabadan inip şoförün
yanına koştu.
“Amcacığım iyi misin? İyi misin? Bir şeyin var mı?”
“İyiyim.”
“Çok şükür, gel çekelim mi arabaları yol kenarına?”
“Çekelim.”
Ne olduğunu anlamadan bir anda kalabalıklar
ortasında kalmıştı Leyla.
Biri gelip “Tutanak tutmayalım sizde bir şey yok.”
dedi. “Olur, siz nasıl isterseniz…” dedi Leyla.
Amca “Kızım tutmayalım tutanak benim kapı gitmiş
sende bir şey yok.”
Leyla da “Olur amca. Hakkını helal et…” diyerek
arabasına yönelmişti ki,
“Babanız, kardeşiniz var mı çağırmak isterseniz,
bekleyelim.” dedi biri.
Leyla “Keşke olsa!” diyerek arabasına binip gözleri
dolu dolu hızlıca uzaklaşmıştı oradan.
Adam ters yönden önüne hızla atlamıştı… Hatalıydı.
Onda da bir şey yoktu işte.. Peki neden ağlıyordu? Yalnızdı. Kendini de hiç bu
kadar yalnız hissetmemişti…
O gece hastaneden dönünce hemen yatmak için odasına
geçti. Hazırlanırken yine ağlamaya başlamıştı… Çocuk gibi ağlıyordu…. Bir mesaj
sesiyle durdu. Kafasını çevirdi buğulu gözlerle ekrana baktı. Tanımadığı bir
numara:
“Merhaba akşam size çarpan kişinin oğluyum ben.
Davranışlarınızdan çok etkilendim sizinle görüşebilir miyim?” diyordu.
Gece vakti okumamak sabah cevap yazmak için ekran
resmi almıştı ki mesajı sildi karşı taraf. Ertesi sabah tekrar attığı mesajda Leyla’nın arabasını soruyordu bir
şey var mı diye bahane ederek.
Tam da filmlerdeki gibiydi...
Leyla ile Furkan işte böyle tanışmışlardı.
Birbirlerine uygun olup olmadıklarına pek bakamadan hızlıca evlenmek
istemişlerdi. Her ikisinin de sebepleri farklı ama istekleri aynıydı; hızlıca…
İnsan hata yapacağı zaman hep aceleci mi olur?
Onların ki de böyleydi… Çok acele etmişlerdi.
Bir şey ne için başlarsa onun için biter misali…
Yalnızlığın mutsuzluğundan kaçmak isterlerken,
problemi daha da büyütmüşlerdi…
İki mutsuz insan bir araya gelip çok mutsuz
olmuşlardı. İnsan yalnız başına mutlu değilse kimse onu mutlu edemezdi.
Öğrenmişti Leyla…
“İnsan en çok en aç olduğu zaman denetlemeliydi…”
Öğrenmişti Leyla…
İnsan ne niyetle evlenir? Anlamıştı Leyla… Geç de
olsa…
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
2 Yorumlar
Tam da filmlerdeki gibi bir başlangıç ama mutlu sonla bitmemiş gibi... Çok uykumuz geldiği zamanda çok rahat etmeyeceğimiz bir koltuğun üzerinde üşerek uyuyup sabah uyandığımızdaki o uykudan tatmin olmayıp mutsuz olma hali gibi bir ilerleyiş mi oldu acaba
YanıtlaSilİnsan bir şeyden kaçmak için bir hedef belirlediğinde kaçtığı öyküyü büyütmüş olur sadece.
YanıtlaSilBir öyküyü başlatan niyet öykünün sürecini belirler.
Emeğinize sağlık.