Rıfat evin tek oğluydu. Hayatı boyunca hiçbir şeyle mücadele etmemişti. Daha doğrusu hiçbir zaman mücadele etmek zorunda kalmamıştı. Onun yerine, ihtiyacı olan her şeyi yapabilecek arkasında dağ gibi duran koca yürekli bir ailesi vardı. Rıfat hiçbir şeyden eksik kalmamalı, istediği her şeye de rahatça ulaşabilmeliydi. Çünkü evin tek oğlu olmak bunu gerektirirdi.
Sadece işi kurmayla bitmiyordu tabi. Bir de Rıfat’ın iş yerinde daha rahat hareket edebilmesi, yoğun iş temposuna ayak uydurabilmesi için acilen bir arabaya ihtiyacı olabilirdi. Bu konuya da babası el atıp oğlu hiçbir zorluk yaşamadan, mücadele etmeden hoooppp iş için en uygun olan arabayı alıp, anahtarı teslim etmeliydi. Rahat etmesi önemliydi. Ne kadar rahat ederse o kadar işe odaklanır ve işinde başarılı olurdu. Zaten kendisi de çok zorluk yaşamıştı geçmişte. “Bizim elimizden tutan olmadı. Kendi kendimize bugünlere geldik ama şimdi imkânımız var, neden zorluk yaşasın ki biricik oğlumuz” diyordu.
Rıfat bu konuda uzmanlaştığı için “O iş olmadı bunu açalım. Bu da olmadı bir de şunu deneyelim.” diye diye denemediği alan kalmamıştı. Camcıdan şarküteriye, kıyafet satışından kuruyemişçiye kadar bütün sektörlerde faaliyette bulunmuştu. Olumsuz sonuçlanan tüm işlerde hata Rıfat dışında herkesteydi. Ya piyasalar çok kötüydü ya da beraber çalıştığı insanlar ticaret yapmayı bilmiyorlardı. Tabii biraz da bahtsızdı Rıfat. Hayat hiç yüzüne gülmemişti. Ne yapsa ne etse hep bir aksilik buluyordu bu genç adamı. Hayat adam mı seçiyordu gerçekten?
Rıfat kırk yaşına gelmişti. Ailesinin bu kadar desteğine rağmen ne bir iş sahibi olabilmiş ne de evlenip bir yuva kurabilmişti. İlişkileri de aynı iş hayatı gibiydi. Ev, eşya, düğün masraflarına katkıda bulunmak istemiyor, “Armut pişsin ağzıma düşsün” istiyordu. Hiç çaba sarf etmediği için evlilik de onun için bir anlam ifade etmiyordu. Rıfat’a göre zaten evlenilecek kız da yoktu…
Peki Rıfat’ın böyle bir hayat yaşıyor olmasının sebebi neydi?
Ailesi, hayatı boyunca Rıfat’ın hiçbir problemini kendi çözmesiyle ilgili ona fırsat tanımamıştı. Yaşadığı olumsuzlukların bedelini ödemesine izin vermemiş, sürekli rolünü çalmışlardı. Oysa insan, hayatta emek vermeden sahip olduğu bir şeyin kıymetini nasıl bilebilirdi ki? Bilemezdi değil mi? Rıfat da bilemedi çünkü insan sadece emek verdiği, çaba harcadığı şeye değer verirdi.
Yaşadığı olaylarda insan, bedel ödedikçe hayata karşı marifetli ve güçlü olur. İnsanın marifetlenmesi için de; zorlanması ve bir şeylerin açlığını yaşaması gerekir. Hiç aç kalmamış bir insan yemek yapmakla ilgili ne kadar marifetlenir? İnsanlarla iletişim kurmak zorunda kalmamış, her istediğine anında sahip olan bir insan iletişimde ne kadar marifetli olabilir? Rahat bir iş yerinde çalışan bir insan daha üst mertebeye gelebilmek için ne kadar mücadele edebilir? “Amannn azıcık aşım ağrısız başım.” der. “Ne etliye ne sütlüye karışayım...” diye düşünür ve oradan çıkmak için hiç mücadele etmez.
Rıfat’ın öyküsünde de böyle olmuştu. Rıfat hayatı boyunca iş, evlilik, ev, araba, para gibi hiçbir şeyin eksikliğini yaşamamıştı ve Rıfat’ın yerine diğer aile bireyleri marifetlenmişti. Onun çözmesi gereken tüm problemleri ailesi çözmüştü. Hayatı boyunca Rıfat da rahatta olduğu için denizde hedefi olmayan bir gemi gibi bir oraya, bir buraya savrulup gitmişti.
&

7 Yorumlar
Şu anda insanların en gol yediği yer... kimse emek vermek istemiyor. Herkes kosa yoldan istediklerine sahip olmak istiyor. Ama insan ancak emek verdiğine kıymet verir. Rıfatın durumu gibi... 20 şirket kurulsa 20sinide batırabilir..
YanıtlaSilBedel bir insanın gelişebilmesi için gerçekten şifası…
YanıtlaSilİnsanın yaptığı her davranış kendisinin ya da etrafındakilerin iyi olması niyeti ile başlar. Ancak insan sınırlarını ve kıvamını tutturamadiginda tam tersi kötülük yapar kendisine ve çevresine...
YanıtlaSilAilelerin aman ben çektim çocuğum çekmesin diye diye aslında çocukların gelişimini engelleyerek fayda vermek isterken zarar verdiği en çok düştükleri tuzak
YanıtlaSilEn değerlilerimizi yetiştirmede yaptığımız en büyük hata 😔
YanıtlaSilHer koyunun kendi bacağından asılması diye bir atasözümüz var. Nasıl ki insanlar bireyselde oluşturdukları sebeplerin sonucunu yaşıyorsa; zıttında da hangi sonucu istiyorsa ona uygun sebepleri oluşturmalı...
YanıtlaSilElmas değerinde : Yaşadığı olaylarda insan, bedel ödedikçe hayata karşı marifetli ve güçlü olur. İnsanın marifetlenmesi için de; zorlanması ve bir şeylerin açlığını yaşaması gerekir.
YanıtlaSil